23 Eylül 2007 Pazar

İstiklâl Marşı'nın Tahlili'nden


"Arkadaş yurduma alçakları uğratma, sakın
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın..
Kim bilir belki yarın.. Belki yarından da yakın.

(Arkadaş, yurduma alçakları uğratma, sakın. Gövdeni siper et, bu hayasızca yapılan akın dursun. Hakk'ın sana va'dettiği günler doğacaktır. Kim bilir, -o günler- belki yarın -doğar-, belki yarından da yakındır.)

Bu kıtada şair, Türk milletine hitabetmektedir. Düşmanlar ve düşmandan yana olan yıkıcılar, yaptıkları kötülüklerden dolayı "alçak" olarak adlandırılıyor. Onların yaptıkları sadece hayasız bir saldırıdır. Utanmaz bir tecavüzdür. "Uğramak" kelimesi kalıcılık ifade etmez. Çok kısa bir süre için gelmek, kısa bir an bulunmak demektir. "Akın" da öyledir. Kısa bir saldırı ve üstünlük olabilir. Akın, bir ülkeye hızla, yıldırım gibi yapılan bir saldırıdır. Bazan bir ülke(den) baştan başa geçi(li)p gidilir. Kalıcı değillerdir. Fakat, çok tahribat yapar, çoluk çocuk demeden kırıp geçirilir. Yunan, İngiliz, Fransız, Ermeni saldırıları buna bir de "hayâsızlık", utanmazlık eklemişlerdir.
Mehmet Akif'in İstiklâl Savaşının kazanılacağına olan inancını bu "akın" kelimesinden de açıkça sezebiliyoruz. Düşman yurda girmiştir. Kısa zamanda çıkarılacaktır. Kısa bir an bile olsa düşmanın yurda girmesi doğru değildir. Çünkü onun girdiği, ayak bastığı yerde, insanlık dışı ne ararsanız vardır. "Dökülen kanlar, yakılan canlar, söndürülen hânumanlar (ev, ocak), kül olan sâman (servet) lar, pâyımâl (çiğnenen) edilen ırzlar, ayaklar altında kalan nâmuslar, düşman ayağıyla çiğnenen yurtlar, sefaletlerin en müthişi içinde ölümünü bekleyen dullar, yetimler, kadınlar ve o kadar çok, o kadar çok ki hepsini şöyle dursun, binde birini düşünebilecek beyin için çıldırmamak kabil (mümkün) değil." (Sebilürreşad, sayı 234, Teşrinisâni 1328) Türk milleti düşmana ve yıkıcılara çok kısa bir süre için bile olsa müsamaha etmemelidir. Böyle bir tehlike anında gerekirse canını vermesini öğütlüyor. Yurda saldıranlara karşı canını verircesine karşı koymak gerektiğini hatırlatıyor. Atatürk bunu şöyle ifade ediyor:
"Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri düşmanların mel'un ihtiraslarına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir."
İstiklâl Marşının ilk kelimesi olan "korkma" uyarısının cevabı bu dörtlükte verilmektedir. "Hakk'ın va'dettiği günler doğacaktır." Allah haklı ve imanlı kullarına yardım, zafer ve mutluluk va'detmiştir. İşte Allah'ın va'dettiği bu günler çok yakındır. Mehmet Akif bu sözleriyle Türk milletine büyük bir ümit vermiştir. Türk milletinde başarıya ulaşma ümidi olmasaydı belki Büyük Zafer kazanılamazdı. Ona inanan ve ümit veren Mustafa Kemal olmasaydı, Milli Mücadele başlatılamazdı, belki de. Bu inanç vatansever herkeste vardı. Mustafa Kemal, işgal kuvvetlerine ait harb gemilerinin İstanbul'a girişini görünce: "Geldikleri gibi gidecekler!" demiştir. Milletimizin böyle dar günlerine yetişen bu inanç dolu büyük adamlar hep bizi felâketlerin eşiğinden çevirmişlerdir. Onlar millete güvenmişler ve Türk milletinin haklılığına inanmışlardır. Gövdelerini milleti korumak için siper etmişlerdir. Onun için zafer mutlaka gerçekleşecektir.
Bu dörtlükte Türk milletinin geleceğe güvenle bakabileceği vurgulanmıştır." (1)

(1) ÇAĞBAYIR Yaşar, İstiklâl Marşı'nın Tahlili / Sayfa: 135-136 İstiklâl Matbaası 1989-İZMİR


SARIZEYBEK 


Hiç yorum yok: